Ana içeriğe atla

Şok Tedavisi Olarak Seyahat

"İşte hayat. İnsan hayatı tıpkı tarlada açan bir çiçeğe benzer. Bir katır gelip yiyiverir onu, çiçek sizlere ömür! " Anton Çehov

Bazen kahramanı olduğum hikayelerimi ve süperman pelerinimi bir kenara bırakıp hayatın akışı içinde kaçırdıklarımın farkına varıyorum.


Alsancak / Izmir S.Gun 

Tüm kaçırdığım sevinçler ve hüzünler bir olup, sıcak bir balon su gibi yüzüme çarpıp patlıyor, tüm bedenimi sarıp sarmalıyor, sanki zamanı geri almak ister gibi ciğerimi avuçlayıp akrebi geri sararcasına çeviriyor. İşte en acıtan kısmı burası, ciğerimi elinde tutan anılarımın beni cezalandırma seansı.

Keskin, soğuk bir acı. Nasıl tarif etsem. Yüzeyi donmuş nehirde karşı kıyıya ulaşabilme umudu ile narin adımlara yola devam ederken, yorgunluktan çöken vücudunun tüm ağırılgı ile bastığım o son adımınla çatlayıp,  kırılan buzuldan suya düşmek, ağırlaşan kıyafetlerim beni suyun dibine çekerken, tutunduğum her yerden kayan gücü yitmiş eller ile o pürüssüz buzdan  kurtulmaya çalışmak gibi.  

[Bunu düşünürken "De rouille et d'os" filmindeki Ali'nin buz tutmuş gölün içine düşen oğlunu ayaklarının altındaki kalın, cam gibi buz tabakasının altında görüp, çıkartabilmek için buzu yumuruklaya yumruklaya elini kırması geliyor aklıma]

De rouille et d'os filminden bir kare

O aynı nehre bir çok kere düştüm, hiç biri aynı anıları geri getirmedi. Bir gün nehrin akışına ve soğukluğuna direnç gösterememek, kendimi kaderine bırakmak ise en korktuğum.

Sonra bir yerde ateş yakıp kuruyorum ve koşuşturuyorum kaçırdıklarımı yakalamak için ama çocuklar büyümüş, bazı dedeler yaşlanmış bazı nineler yitmiş oluyor.

Sonra, yaz-bahar geliyor, güneşli bir günde o buzulları çözülmüş nehrin kenarında, fosforlu yeşil çimenlerin üzerinde oturup gelecekte gerçekleşecek hüzünlü günleri düşünürken buluyorum kendimi. Bu ise tam bir mazoşistlik. Yitireceklerimi yitirmişim gibi açıyor canım, anılarımın her salısesi kontrolüm dışında akıp gidiyor gözümden.

Halbuki çocukken üzerinde çalıştığım bir deneydi, göz yaşlarımın akışını ve üzüntülerimin acısını kontrol edebilmek. Uzun zamandır ihtiyacım olmamıştı bu yetiye. Kullanmayalı paslanmış ve körelmiş mi duygu kontrol ve üzüntü önleme mekanizmam ?

Günlük hayatta nadiren küfreden biri olsamda böyle elimden gelmeyenlerle yüzleşince canım acıyor ve derinlemesine küfredesim geliyor. Ruh, gırtlak, gelmiş, geçmiş, cibiliyet, tip, ced dinlemeden zincirleme küfür tamlaması ile geçici, sahte ama aynı zamanda gerçekten hafifleten bir ruhani rahatlığa ulaşıyor  insan.

Farklı cinsiyet ve yaşlardan insanlar üzerinde yapılan bir araştırmaya göre ivmeli bir şekilde dozu arttırılan ve acı verici deneyler sürecinde küfür eden deneklerin acıya karşı toleransının çok daha yüksek olduğu saptanmış (Psychology Today dergisi Ağustos 2015). Yani bilinçsizce küfrede küfrede bazen o canımı sıkan olgulara karşı toleransımı arttırmış olmuşum.

Hiçbiri işe yaramazsa, hali hazırda tuttuğum tam ekipmanlı kamp çantamı alıp yola çıkabiliyorum, bilmediğim bir yerde başka bir nehrin kenarında, henüz yerler buz tutmadan çadırımı kurmak için. Param varsa uçağa atlayıp bir iki farklı kültür görmeye kaçıyorum, duygularıma şok tedavisi uygulamak için.

Asfalyamız attı ve bu sefer bizi bir dünya turunun paklayacağına karar verdik ve işlerimizden uzun süreli parasız izin aldık. Arabayı, bisikletleri, spor malzemelerimizi, yani satılabilecek ne varsa sattık evi kiraya verdik.

Aile fertleri ile uzun uzun zaman geçirme planına ilaveten yeni lisanlar, yüzler, fikirler, tadlar ile tanışmak için gezebildiğimiz kadar ülke, şehir, kasaba ve köyde vakit geçirmek üzere yola çıkıyoruz.

California, Malibu Beach - S.Gun

Fotoğraf çekme sevgisi gezilerimizi, gezip-dolaşma sevgisi fotoğraf çekmemizi tetikliyor, lakin özünde her ikiside anıları bir şekilde kaydedip tekrar yaşayabilme umudunu perçinliyor. Hedefimiz Güney Asya, Tayland, Kamboçya, Vietnam, Laos, Malezya, Endonezya, belki Yeni Zellanda ve Avustralya

Ve plak kaydından en sevdiğim parça çalıyor, sözleri Karacaoğlan'a ait Cem Karaca'nın seslendirdiği "Şu yalan dünyaya geldim geleli" - yazıyı bitirip keyf etme vakti...


Şu yalan dünyaya geldim geleli
Tas tas içtim ağuları, sağ iken
Kahbe felek vermez benim muradım
Viran oldum, mor sünbüllü bağ iken

Aradılar, bir tenhada buldular
Yaslandılar, şıvgalarım kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim, ala karlı dağ iken

Farımaz da deli gönlüm farımaz
Akar gözlerimin yaşı kurumaz
Şimden geri benim hükmüm yürümez
Azil oldum, güzellere bey iken

Karac'oğlan der ki, bakın geline
Ömrümün yarısı gitti talana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş, biz burada yoğ iken

S.Gun
2015 Yaz-Bahar

Yorumlar

  1. Tebrik ederim geç okudum,lakin fena yazmışsınız çok beğendim ,başarılar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aç Kapıyı Melek, Ben Geldim

Mart ayında bir gün, bir Cuma günü. Saat öğleden sonra 4:30. Sabah hava sıcaklığı eksi otuz santigrat derece idi, şimdi ısındı biraz, yalnızca eksi on. Ah Ottawa, söyle yetmedi mi artık bu kış? İşten koşar adım çıkıyorum. Melek otoparkta beni bekliyor. Önce camları kaplamış olan buzu elimdeki uzun saplı plastik spatula ile bir güzel kazıyorum. Eğer dünyanın bu köşesinde yaşamayı hayal ediyorsa oralarda birileri, işte bu gerçeği de hayallerinin bir köşesine dahil etmeli. Zira spatulayla buz kazımak yemek yemek, su içmek gibi hayatın doğal bir parçası buralarda. Araçların camlarına yapışan kar taneleri buzlaşıyor, kaskatı kesiliyor. İşin yoksa her allahın günü kazı babam kazı.

İstanbullu Bir Turistin Gözünden Ottawa - 1

Selam, ben Emre, Ottawa'da hızlı geçen birinci haftamın sonunda gözlemlerimi bu yaz ı  ile hızlıca paylaştım,  sürç-i lisan ettiysem affola.  14 Haziran Salı:  Aktarmalı uzun bir yolculuk sonrası başkent  Ottawa'n ın ( İstanbul Atatürk Havalimanı ile karşılaştırıldığında)  k üçük  uluslararası "Ottawa MacDonald–Cartier" h avaalanına  indim, d ı ş ar ı  çıkar çıkmaz fırın sıcağı gibi bir hava ile karşılandım. Alandan  şehir merkezindeki eve giden yol bol yeşillikli ve sanki  tüm şehrin bir bahçıvanı varmış gibi yemyeşil, düzenli ve temiz göründü. Jetlag halinde arkadaşların güneş vuran salonlarında kedi gibi kıvrılıp uyudum ve dinlendim. 15 Haziran Çarşamba:   Şehir merkezinde kalıyorum. Öncelikle, başkentin göbeğinde bulunan, "Parliament Hill" olarak bilinen tepecik üstünde, Rideau Nehrine nazır gotic mimariye sahip "parlamento" yani meclis binasını gezmek için şehir merkezinden yürüyerek geçtim. Yol bo...

İstanbullu Bir Turistin Gözünden Ottawa - 2

17 Haziran Cuma: Chateau Laurier diye oldukça büyük bir otelin arkasında bulunan Majors Hill park mükemmel bir yer, öğlen yemeğini yine Bottega'dan alıp bu parka yürüdük.  Çimenlerin üzerinde bir ağaç gölgesine oturduk. Parkta hula hup çevirenler, frizbee oynayanlar çocuklarını çimenlere salıp onlarla beraber yuvarlananlar, kitap okuyanlar, yanlarında getirdikleri darbuka benzeri (djembe) enstrümanları çalanlar hepsi burada. Mutluluk tepesi olmuş burası.  Karşımızda Parlamento binasının arka cephesi görünüyor ve biraz aşağı doğru bakarsak Ottawa Nehri ve karşı kıyı Quebec eyaletinin Gatineau şehri.

Kanada Mühendisi'nin Yüzüğü

Mühendislik Yüzüğü  Kanada üniversitelerinin herhangi bir mühendislik dalından mezun olan öğrencilerin, özel bir seremoni eşliğinde taktıkları yüzüktür. Paslanmaz çelikten veya incelikle işlenmiş demirden yapılmış olan bu yüzükler; kalem tutan, imza attığınız, dominant elinizin serçe parmağına takılır ki, bir proje imzalarken, bir dizayn yaparken yüzeye ilk yüzük temas etsin ve çıkarttığı t ını  ile size hata yapma olasılığınızı ve mühendislik etikleri üstüne ettiğiniz yemininizi tekrar tekrar hatırlatsın.